Sülük Tedavisi

[embedyt] https://www.youtube.com/watch?v=zmzBpcswFzQ[/embedyt]

Tıbbi sülükler kullanılarak yapılan bir tedavi şeklidir. Geleneksel tıpta çok eski çağlardan beri sülükler yara tedavisi dahil olmak üzere çeşitli hastalıklar için kullanılmıştır. Günümüzde sülük tedavisi birçok rahatsızlıkta kullanılmaktadır. Sülükler kan emerken aynı zamanda dokuya, içerisinde birçok biyoaktif maddenin bulunduğu bir salgıyı bırakırlar. Bu maddeler insan vücudunda adeta bir ilaç benzeri bir etki oluşturur.

Sülük Tedavisinin Tarihçesi
Sülüklerin kullanımı Mısır’da M.Ö. 1500 yıllara dayanmaktadır. Hipokrat, sülük tedavisini ortaya koyduğunda bu yöntem eski Mısırlılar, Mezopotamyalılar, Aztekler ve Mayalar tarafından bilinmekteydi. İbn‐i Sina (Avicenna) tarafından M.S. 1020 yıllarında ‘El Kanun Fi’t‐Tıbb’ adlı eserinde de bahsedilmiştir. Tedavi amaçlı kullanılan sülükler, Linnaeus tarafından 1758 yılında Hirudo medicinalis olarak ilk defa adlandırılmıştır. 1800’lü yıllarda Avrupa’da sülükler çok yoğun kullanılmıştır. Bu konudaki en önemli gelişme, 1884’te Haycraft tarafından sülükten alınan tükrük salgısında kanın pıhtılaşmasını önleyen bir maddenin keşfidir ki, daha sonra Hirudin adı verilen bu biyoaktif maddenin etkili bir antikoagulant olduğu anlaşılmıştır. Tıbbi amaçla kullanılan yaklaşık 15 tür sülük bulunmaktadır.

Sülük Tedavisinin Uygulanması
Sülük tedavisinde ilk ısırıkta hafif ağrı hissedilir sonra sülük salgısı anestezik içerdiğinden dolayı uygulama boyunca ağrı hissedilmez. Sülük tutunduğu bölgeden 5 ile 15 ml kan emmektedir. Tedavi ortalama 20 ile 60 dakika kadar sürer. Sülükler, kimyasal madde içeren (parfüm, kolonya, cilt kremi, makyaj malzemesi vb.) yüzeylere tutunmazlar. Sülük tutturulacak bölge ılık bir su ve pamuk yardımı ile silinmelidir. Sülük tutturulacak bölge belirlendikten sonra bir tüp veya pistonu çıkarılmış bir şırınga ile sülükler o bölgeye tutturulur. Bir spanç yardımı ile de sülüklerin istenilen bölgeye tutturulabilir. Sülük yapıştığı yerden kendiliğinden bırakmazsa, sülüğün ağzının bulunduğu bölgeye hafifçe zerdeçal toz veya alkol uygulamasıyla bıraktırılabilir, ancak dikkat edilmesi gereken bir husus, sülüğün bıraktırılırken kusturulmamasıdır. Sülük tutunduğu bölgeden ayrıldıktan sonra salgısında bulunan biyoaktif maddelerin etkisinden dolayı kanama 4‐48 saat devam edebilir. Isırık alanı temizlenir, kanamanın önlenebilmesi için de sıkı bir tamponla kapatılır. Her bir sülük tek kullanımlıktır. Aynı hastada bile, kullanılan sülükler tekrar kullanılmaz. Kan ile bulaşan hastalıklar riskine karşı tedavide kullanılmış olan sülük, vücuttan ayrıldıktan sonra tıbbi atık olarak çamaşır suyu veya alkolde imha edilir. Sülük ısırıkları bazen bazı kişilerde ekimoz ve keloid oluşturabilir. Bu lekelerin çoğu 2‐3 hafta içinde kaybolur.

Sülüklerin Tıbbi Kullanımları
Yetişkin bir sülük tek bir beslenmede kendi vücut ağırlığının yaklaşık on katı kadar (ortalama 5 ila 15 ml) kan emebilmektedir. Tedavinin etkinliği, sülüğün emdiği kandan ziyade daha çok salgıladığı biyoaktif madde miktarı ile doğrudan ilişkilidir. Sülükler geleneksel ve tamamlayıcı tıpta birçok rahatsızlık için tedaviye destek olarak kullanılmaktadır. Sülükler, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarında, kas‐iskelet sistemi rahatsızlıklarında, doku flepleri, replantasyon, sonrası revaskülarizasyon için, yumuşak doku yaralanmalarında, diabetes mellitus ve komplikasyonlarında, romatoid artritte ve diğer birçok rahatsızlıkta kullanılmaktadır.

Sülük Tedavisi Yapılamayan Durumlar

  • Mutlak hemofili
  • Anemi
  • Lösemi
  • Hipotoni
  • Hamilelik
  • Sülük salgısının aktif içeriğine allerjisi olanlarda
  • İmmün supresyon varlığında

Sonuç
Geleneksel ve tamamlayıcı tedavi uygulamalarından olan tıbbi sülük tedavisinin tedaviye destek olarak birçok hastalıkta faydalı olduğu, özellikle son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve ABD gibi ülkelerin azami derecede tıbbi sülük tedavisinden yararlandıkları bilinmektedir. Modern tıbbi ilaç uygulamalarına oranla sülük tedavisi daha az yan etkili ve daha düşük maliyetlidir. Çok güçlü bir antikoagulan olan hirudinin heparine göre daha etkili ve çok daha az yan etkiye sahip olduğu ortaya konmuştur. Tıbbi sülüklerin bir kez kullanıldıktan sonra tıbbi atık olarak işlem görmesi, bir hastadan diğerine bulaşabilecek hastalık olasılığını ortadan kaldırmak için çok önemlidir. Sülük tedavisine başlamadan önce anemi riskine karşı daima kan sayımları yapılmalıdır. Sülük tedavisi yapan terapist, ciddi anlamda kan kaybını önlemek için tek bir tedavi seansında on ikiden fazla sülük kullanmamalıdır. Tıbbi sülük tedavisi, sağlam bilimsel ilkelere dayanmaktadır ve hasta bakımının önemli ölçüde iyileştirilmesine neden olmaktadır.